30 Aralık 2010 Perşembe

sitem

Beni soracak olursan hayli kırgınım
Kırgınlık bir yana bir de şaşkınım
Tek tek anlayarak hatalarımı
Sevmeye çalışıyorum yalnızlığımı
İşte ben böyle bir hal içindeyim
Aslında derin keder içindeyim
Bazen bilmeyerek ne yaptığımı
İyi kötü güzel çirkin her biçimdeyim
Bazen isyan edip yalnızlığıma
Sana karşı ince bir sitem içindeyim

29 Aralık 2010 Çarşamba

sözcüklerin suskunlugu

ilişkiler başlar hem de nasıl güzel, degerle baslar. her gun konusursun, doyamazsın.. uyuyamazsın, karnın sonu gelmez kelebek vadisi gibidir. gozunun onunce onun yuzu, onun gozleri vardır hep. gun gectikce bir arkadasından daha kopup ona daha cok baglarsın kalbini. ve gun gectikce o bi arkadasından koptugu icin daha cok sogur senden. günler gecer, belki aylar... günlerin günleri kovalaması bir tarafın pes etmesiyle sonlanır. işte o zaman..!

işte o zaman, dengeler degişir, düzen bozulur. 
daha az konusmaya baslarsınız. kelebeklerin ömrünün bir gün oldugunu sana her tartısmanızda hatırlatır. artık uyuyamazsın. uyuyamazsın cunku kavgalar, hakaretler, kalp kırmalar canını acıtır. icine dert olur. gözyasların akar akar;kurudugunda uyumus olursun belki ertesi günün yeniden onlayken onsuz baslayacagını bilerek. artık bilirsin, unuttugun gercegi bilirsin, kelebeklerin ömrü bir gunken senin karnında neden bu kadar uzun sure canlı kaldılar, anımsarsın. 
aradıgında nasılsın yerine , nerdesin sorusu yonelir artık hep. cunku artık halin, hatrın degil, kimle nerde oldugun ön plandadır. artık her zaman her sey icin bir bahanesi vardır. senin sordugun soruları da hep gecistirme halleri. 
o icinde hissettigin duygular var ya, telefondaki soguklugundan icine isler. sesin titrer, onu bile umursamaz. 

gün gelir sorarsın. hala anlamadın mı dersin, neyi der. kapatırsın telefonu aglarsın.  belki yanımda olsaydı kıyamazdı gözlerimin yaşına, belki gorurdu icimdeki yası, yaşı dersin. onu kaybediyorsundur, anlarsın. istemesen de zaten anlamak zorundasın. 

en işlemez laf da şudur cevrenden gelen: aman boşver, takma. mumkun mudur deli gibi severken , o uyurken bile onu izlerken , yanında oldugu her an özlemini hissederken bunu yapabilmenin imkani var mıdır? 

canın acır, için yanar. gidiyordur. engeli yoktur. arkasından bakarsın göremezken onu. işte o anda,
"sözcükler susuverir fitili kısa mum gibi"

23 Aralık 2010 Perşembe

asırlık kadına ihtafen

seni nasıl özledim bir bilsen..
kokun içimde hala, evinin mis kokusu
"bre" ile başlayan, "ziyanı yok" ile biten cümlelerin
simdi konusamadıgını bilmek, o ilk model cep telefonunla bana "yavrum" deyişini duyamamak ne kadar kırıcı.
bayram-seyran demez harclık verirdin, minik çikolatalar evin her köşesinde olurdu sanki bize tuzak kurmak istercesine.
horlamandan şikayet ederdim, şimdi uyusak da aynı odada sen beni uyutmasan da razıyım.
her halinde kusursuz güzelliğin..
sarı sacların, ojeli tırnakların, kremli ellerin
simdi yerlerini silinmiş ojeler, bazen olmayan mor tırnaklar...
kar beyaz saclar almış.
olsun asırlık kadın, senin eşin yok benim icin bu dünyada. 
kendini o kadar mükemmel yapmışsın ki gözümde, annem bile seni andırmıyor bana. 
ilah kimdir?
ilah, benim ilahım anneannemdir, ananem'dir! 
konuşamasan da, hayaller görüp bizleri tanımasan da, resimlerimize bakıp baskalarını anımsasan da sen benim kraliçemsin!
kırışık ellerinden öperim.

makyaj

"Makyajına ve yüzündeki boyalarına güvenme. Yollar da güzeldir ama altından kanalizasyon geçer." 

bir şey!

“ Bir şey varsa bir şey vardır , bir şey yoksa çok şey vardır. “ 

Özdemir Asaf

çikolata

bizlerin en buyuk dusmani ve aynı zamanda en sevgili arkadası çikolata! ne seninle ne sensiz. mutluysak, mutlulugu paylasmak icin çikolata, bunalımdaysak unutmak icin çikolata, heyecanlıysak, heyecanı bastırmak icin çikolata... 

hosbuldum (:

ben de yazarım o zaman..


tabiki benim gibi ask kokusuyla dolu bi insandan gelicek ilk yazi ask'tır. insanın ruhunu oksayan, surekli gulmesini saglayan, mutluluk hormonu salgılayan, karnında kelebek ucusması hissini uyandıran,geceleri uykusunu kacıran ama sevdigi yanındayken en huzurlu uykusunda uyuyan, gunun 25 saati kahramanını dusunduren biseydir aşk! 


aşk yeniden...!! 
aslında zaten ask ilktir. ask yeniden olmaz,olamaz. cunku ben askın tekligine inanırım. her sevdigimde bu benim ilk askımmıs derim, cunku her birinde duydugum ozlem sevgi tutku farklıdır. ama bu sefer apayrı, gayrı! 


seni seviyorum'u soylerken aslında icimden sana tamamen guveniyorum diyebildigim sey bu sefer! 


bu sefer!!! bu sefer'lerim hic bitmez. cunku ayrı bu! 


hayatımı birlestirebilecegim, parmagımda damarlarımdan kalbime giden sinirlerin oldugunu varsaydıgım yuzugu takıp baglanacagım kisiyleyim. su an kızımın(kopegim'iz), daha sonra da oglumun babasıylayım. 


aslında blogcu.com sitesinde yazıyordum ki bir sure ara vermıstım. neden? ask besledi ruhumu, her seyı bıraktım. aslında yalnıs. bir insana körü körüne baglanmak hatadır ki cogumuz yaparız bunu. aptallaşırız, ne yaptıgımızı bilmeyiz. maymun gozunu actı mı, hayır! aksine 1 saat once onun "melis" diyen sesini duyunca yeniden aşık oldum!! ama, yazmak beni mutlu ediyor, aklımı baska yerlere yonlendirmeme sebep oluyor, seviyorum. bu da baska bir sevgi işte. bu yuzden baslıyorum yeniden, gmail hesabımla, yepyeni blogumla baslıyorum yazmaya. 


icimden gecenleri, mutlu-mutsuz, heyecanlı-sakin, depresif-agresif oldugum her anımı yazacagım artık. belki bi gun birileri okur ve kendi hayatlarıyla bagdastırır ve bu da uzaklardan da olsa hissetmeme neden olur ve beni bi nebze de olsa mutlu eder diye;cunku ben baskalarının hayatlarından hep kendime pay cıkartırım. filmlerden, dizilerden, yolda gordugum bir an'dan hep sahneler yasarım kendimde.


e o zaman ben de yazarım.
e o zaman ben de hosgeldim, hosbuldum!