29 Aralık 2010 Çarşamba

sözcüklerin suskunlugu

ilişkiler başlar hem de nasıl güzel, degerle baslar. her gun konusursun, doyamazsın.. uyuyamazsın, karnın sonu gelmez kelebek vadisi gibidir. gozunun onunce onun yuzu, onun gozleri vardır hep. gun gectikce bir arkadasından daha kopup ona daha cok baglarsın kalbini. ve gun gectikce o bi arkadasından koptugu icin daha cok sogur senden. günler gecer, belki aylar... günlerin günleri kovalaması bir tarafın pes etmesiyle sonlanır. işte o zaman..!

işte o zaman, dengeler degişir, düzen bozulur. 
daha az konusmaya baslarsınız. kelebeklerin ömrünün bir gün oldugunu sana her tartısmanızda hatırlatır. artık uyuyamazsın. uyuyamazsın cunku kavgalar, hakaretler, kalp kırmalar canını acıtır. icine dert olur. gözyasların akar akar;kurudugunda uyumus olursun belki ertesi günün yeniden onlayken onsuz baslayacagını bilerek. artık bilirsin, unuttugun gercegi bilirsin, kelebeklerin ömrü bir gunken senin karnında neden bu kadar uzun sure canlı kaldılar, anımsarsın. 
aradıgında nasılsın yerine , nerdesin sorusu yonelir artık hep. cunku artık halin, hatrın degil, kimle nerde oldugun ön plandadır. artık her zaman her sey icin bir bahanesi vardır. senin sordugun soruları da hep gecistirme halleri. 
o icinde hissettigin duygular var ya, telefondaki soguklugundan icine isler. sesin titrer, onu bile umursamaz. 

gün gelir sorarsın. hala anlamadın mı dersin, neyi der. kapatırsın telefonu aglarsın.  belki yanımda olsaydı kıyamazdı gözlerimin yaşına, belki gorurdu icimdeki yası, yaşı dersin. onu kaybediyorsundur, anlarsın. istemesen de zaten anlamak zorundasın. 

en işlemez laf da şudur cevrenden gelen: aman boşver, takma. mumkun mudur deli gibi severken , o uyurken bile onu izlerken , yanında oldugu her an özlemini hissederken bunu yapabilmenin imkani var mıdır? 

canın acır, için yanar. gidiyordur. engeli yoktur. arkasından bakarsın göremezken onu. işte o anda,
"sözcükler susuverir fitili kısa mum gibi"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder